23 Nisan günü İstanbul'da yaşayanlar uzun bir aradan sonra tedirginliği iliklerine kadar yaşadı. Beklenen büyük deprem geldi mi gelecek mi derken dün depremin bir provasını yaşamış olduk. 6.2 şiddetinde bir deprem hepimizi sarstı. Van depreminde orada olmadığım için ilk kez bu kadar şiddetli bir deprem yaşadım. Çok korkutucuydu ve tedirginlik hissi hala geçmiş değil. Birçok şey anlamını yitirdi bir anda...
Türkiye’nin en kalabalık şehri olan İstanbul, 20 milyona yaklaşan nüfusuyla birçok ülkeden daha fazla nüfusa sahip. Bu kalabalıkla birlikte, riskler de büyüyor. Her sarsıntıda yalnızca binalar değil, hayat neşemiz de çatırdıyor.
Ne Onla…
İstanbul’dan vazgeçmek kolay değil. Boğaz’da bir sabaha uyanmak, tarihi yarımadada yürümek, sanatla iç içe olmak demek isterdim ama bunları hangimiz ne sıklıkla yaşıyoruz. En son ne zaman deniz kenarında sakince kafamızı dinleyebildik... Çoğumuzun İstanbul'da kalma sebebi kariyer basamaklarını tırmanmak. Ama bu şehir ne kadar yorucu olsa da, sunduklarıyla da cezbediyor insanı. O kalabalığa rağmen boğazda geçirdiğim bir saatin sonunda ne senle ne sensiz diyebiliyorum :)
Ne Onsuz…
Ama ya zorlukları? Her sabah ve akşam yoğun trafik, her seferinde bir nebze daha artan kira ve yaşam maliyeti, güvenlik kaygıları ve sürekli tetikte olma hâli… Depremler doğal afet olmaktan çıktı. 'Deprem değil ihmal öldürür!' gerçeği canımı ziyadesiyle sıkıyor.
Depreme ne kadar hazırız? Ben değilim. Bir deprem çantası bile hazırlayasım yok. Sadece dün akşam tedbir olsun diye dışarı kıyafetlerimle uydum ve baş ucuma düdüğü koydum. Bir de telefonuma "düdüğüm" adlı bir uygulama indirdim.
Bu şehirde daha ne kadar kalabilirim bilmiyorum?
Tersine Göç: Hayal mi, Gerçek mi?
Tersine göç fikri giderek daha çok dile getiriliyor. İstanbul'dan küçük şehirlere, sahil kasabalarına ya da doğduğumuz memleketlere dönüş…
İstanbul'un meselesi kentsel dönüşümle ya da bireysel bilinçlenmeyle çözülebilecek bir mesele değil. Zaten bu kadar kalabalık bir şehir için bu ikisi kısa vadede yetersiz kalıyor. Giderek artan nüfus için kentsel dönüşüm anlamsızlaşıyor çünkü binalar birbirine yapışık olduğunda insanların toplanma alanları yine işgal edilmeye devam edecek.
O yüzden İstanbul'un nüfusunu azaltmaya yönelik politikalar acilen geliştirilmeli.
Gerçek çözüm için daha bütüncül bir yaklaşım gerekiyor. Diğer şehirlerde iş olanakları artarsa, İstanbul’daki büyük firmalar Anadolu şehirlerine taşınmaları için teşvik edilirse, tarım ve hayvancılıkla uğraşmak isteyenlere sürdürülebilir destek mekanizmaları kurulursa, İstanbul’daki baskı da azalır. Ya da İstanbul'a göçe zorlu şartlar getirilse.
Çünkü herkes İstanbul'da kalmak zorunda değil; birçok kişi yalnızca gidecek yer bulamadığı için burada. Ben mesela. Memleketim Van'ı çok seviyorum. Orada yaşamak da istiyorum ama kariyerime uygun iş imkanı bulamadığım için gidemiyorum.
Peki siz ne düşünüyorsunuz? İstanbul’dan gitmek bir çare mi, yoksa bu şekilde devam mı edelim?
Yorumlar
Yorum Gönder