Tam
adıyla “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla
Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan ve yaygın adıyla İstanbul
Sözleşmesi olarak bilinen 30 sayfalık metni ilk kez okudum. 2011’de
imzalanan, 2014 yılında ise yürürlüğe giren Sözleşme’nin neden uygulanmadığını
anlamakta güçlük çekmiyorum çünkü aşağıda alıntıladığım bazı maddelerde
açıkça görülüyor nedeni.
Öncelikli
olarak Sözleşme’nin öne çıkan amaçlarına bakıldığında, şayet tam anlamıyla
uygulanırsa birçok sorunun çözümüne ön ayak olabilecek maddeleri içerdiğini
görebiliriz;
-
Kadınları her türlü şiddete karşı
korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi
şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;
-
Kadına karşı her türlü ayrımcılığın
ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil
olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği
yaygınlaştırmak;
-
Kadına karşı şiddet ve aile içi
şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım
edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
-
Kadına karşı şiddet ve aile içi
şiddetin ortadan kaldırılması için kuruluşların ve kolluk kuvvetleri
birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve
yardım sağlamak.
“Devletin
yükümlülükleri ve titizlikle yapması gereken inceleme ve araştırmalar” başlığı
altında yer alan ilk maddeye bakıldığında ise, Sözleşme’nin yürürlüğe neden gir(e)mediğinin
açıklaması karşımıza çıkıyor aslında;
-
Taraflar kadınlara karşı herhangi bir
şiddet eylemine girişmekten imtina edecek ve devlet yetkililerinin,
görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve Devlet adına hareket eden diğer
aktörlerin bu yükümlülüğe uygun bir biçimde hareket etmelerini temin edeceklerdir.
Kadına
karşı her türlü şiddetin yayılması ve kadın-erkek arasında devam eden
eşitsizlik sorununun istenen şekilde çözülmemesi, devletin uygun bir biçimde
hareket etmemesinden kaynaklanıyor. Oysa söz konusu madde tam tersini istiyor
devletten.
Dikkatimi
çeken bir diğer bölüm ise eğitim. Bölümün ilk maddesinde eğitim içeriğine
kadın-erkek eşitliği konularının dahil edilmesi gerektiği yazıyor;
-
Taraflar, yerine göre, tüm eğitim
seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden
arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların
şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete
dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin zaman
içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi
için gerekli tedbirleri alacaklardır.
Kadın
cinayetleri, tecavüz ve insanlık onuruna sığmayan daha birçok olay yaşandığında
akla gelenlerin başında idam gelir mesela. İdama karşı biri olarak çözümün
temelinin eğitimde olduğunu düşünenlerdenim. Aile başta olmak üzere okulda
kazanılacak bilinçle nesillerin daha saygılı ve duyarlı olabileceği
kanaatindeyim. Ancak yukarıdaki maddede istenenlerin mevcut eğitim sistemine
entegre edilmesi zor görünüyor.
İstanbul
Sözleşmesi ya da buna benzer başka bir sözleşmeye imza atılsa da burada önemli
olan kadınlara duyulması gereken saygının tahmin edilenden fazla olması
gerektiğidir. Buna inancı olmayan hiçbir devlete, hiçbir kuruma ya da hiçbir
erkeğe ne desek de boş. Ama mücadelemiz her zaman olduğu gibi devam edecek.
Sözleşme’nin
tamamına https://rm.coe.int/1680462545
linki üzerinden ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder