Ana içeriğe atla

İnsan Kalamamanın En Güncel Ayıbı: “Suriyeli Nefreti"


Twitter’da bir fotoğraf karesi ve 280 karakterle açıklamaya çalıştığım olay bir apartmanda geçiyor. Erkek kardeşim ve iki kuzenim yanlış bir anlaşılmadan dolayı Suriyeli sanılıp dövüldü. Olay haliyle karakola kadar uzadı ancak karşı tarafın özür dilemesi sonucu olay kapandı. Ancak orta ve uzun vadede kapanmayacak bir konu var ise o da biriken “Suriyeli Nefreti’nin” dışa vurumunun tek bir kıvılcıma dayanması. Yaşanan olayı kişisel algılamadığım için twitterda paylaşma gereği duydum ve ayrıntılarını vermek için de blogumdan yararlanmayı tercih ettim.

Olay İstanbul-Başakşehir’de geçiyor. Annem yakın bir akrabama misafirliğe gidiyor ve erkek kardeşimi de işini bitirdikten sonra oraya çağırıyor. Erkek kardeşim ve iki erkek kuzenim akşam 8 gibi binaya giriş yapıyorlar. Kardeşim ve kuzenlerim binanın ana giriş kapısından şifreyi girerek binaya giriyorlar ve asansöre biniyorlar. Ancak 4. Kata çıkacakları yerde yanlışlıkla asansörde 3. Kata bastıklarını fark etmiyorlar. Olay da bu dalgınlıktan kaynaklanıyor. Asansörden iner inmez evin kapısına geldiklerini düşünüp kapıyı çalıyorlar. İçeriden gelen “kim o” sesine karşılık kardeşim cevap veriyor; biz geldik kapıyı aç, biz olduğumuzu biliyorsun neden soruyorsun tarzı şakayla karışık cümleler kuruyor (Soran kişinin küçük kız kuzeni olduğunu düşünüyor). Kapının açılması ile bir alt kat dairenin kapısını çaldıklarını fark edip özür dileyerek ve açıklama yaparak bir üst kata çıkıyorlar.

Akrabamızın evinde iki saat geçirdikten sonra yine kardeşim ve iki kuzenim evden ayrılıyorlar ve asansör yerine merdivenleri tercih ediyorlar. İki saat kadar önce yanlışlıkla kapılarını çaldıkları bir alt kata indiklerinde iki adam (sivil polis olduklarını sonradan öğreniyoruz) bunları yaka paça tutup evdekilere haber veriyor “hırsızları yakaladık” diye. Kapısı yanlışlıkla çalınan evdekiler de o hışımla çıkıyor ve bizimkileri tartaklamaya ve bağırmaya başlıyorlar. İçlerinden avukat olduğunu öğrendiğimiz erkek olanı (diğer ikisi kadın) en küçük kuzenimi yüz üstü yatırıp ellerini arkadan tutuyor ve dövmeye başlıyor. Diğer iki sivil polis de kardeşim ve diğer kuzenimin ellerini arkalarından tutup hareket etmelerini engelliyor. Tabi bu sırada o iki kadın hem bağırıyor (Suriyeli hırsız bunlar, yakalayın kaçmasınlar, evlerimize girip ırzımıza geçecekler, burası Türkiye gibi gibi) hem kardeşimi tartaklamaya başlıyor ve hem de ısrarla kardeşimin açıklamalarını dinlemiyor ve haliyle duymuyor da.

Bu sırada çığlıkları, gürültüyü duyan annemler aşağı indiklerinde olay daha da karmaşık hale geliyor. Annem kardeşimi o halde görünce fenalık geçiriyor. Dayımlar, dedem, diğer kuzenlerim derken apartman katı giderek kalabalıklaşıyor. Bizimkiler diğer akrabalarıma haber verdikçe ortam daha da kalabalıklaşıyor. O sırada çığlık atan kadınlardan biri kardeşimin saçından tutup evine çekmeye çalışıyor ancak annem engel olunca tırnakları ile kardeşimin (fotoğrafta görüldüğü şekliyle) boğazını yaralıyor. O sırada sivil polislerin orada ne maksatla durduklarını hala anlayabilmiş değiliz. Derken üniformalı polisler geliyor ve hepsini alıp karakola götürüyor. Tabi haberi alan bizim taraf karakolda 50’ye yakın kişi ile toplanıyorlar. Dinleyip anlama kabiliyetlerine orda kavuşan aile durumun ciddiyetine vardıklarında korkmaya başlıyorlar. Kardeşim ve iki kuzenim şikayetçi olup, darp raporu alıyorlar. Karşı taraf bu kez özür dilemeye başlıyor. Bir yanlış anlaşılma oldu, kusurumuza bakmayın felan. Kardeşimi döven kadın ile kardeşim arasında geçen bir diyaloğu da paylaşmak isterim:

-          Kadın; ‘kardeşim bak ben günde bir kitap okuyorum, o an gözüm döndü ne yaptığımı bilemedim’ demiş,
-          Kardeşim de; ‘ablacım önce dinlemeyi öğrenseydin daha iyi olurdu’ diye karşılık vermiş.

En küçük kuzenimi (15-16 yaşlarında vardır) yere yüzüstü yatırıp döven avukatın açıklaması ise; ‘bana Suriyelilerin suçlu durumda olduğu birçok dava geliyor. Davayı çözmek için ilgili kişilerle görüşmeye gittiğimde ise pılını pırtını toplayıp şehri terk ettiklerini öğreniyorum. Bıktım artık bu tür davalardan. Karşımızda doğru düzgün muhatap bulamıyoruz’, şeklinde olmuş. Olay bizimkilerin şikayetlerini geri çekmesiyle kapanıyor. Ancak kapanmayacak olan o kadar şey var ki…

Olayı anlaşılır bir şekilde yazmaya çalıştım ancak başta da dediğim gibi vurgu yapmak istediğim asıl durum çok hassas bir konu. Muhtemelen bundan daha ağır durumları yaşayanlar da vardır. Yakınımdan biri bu şekilde bir durumla karşılaştığı için de buradan paylaşmayı uygun buldum. En önemlisi ise “Suriyeli Nefreti” adı altındaki insaniyet kaybımızın ileride şimdikinden daha da kötü bir hal alacağını belirtmek istedim. Bu durum yalnızca bir “Suriyeli Nefreti” değildir bu durum bir insanlık suçudur. Bu durum hala insanlığını tamamlayamamış varlıkların aramızda dolaştığının bir göstergesidir. Ve bu insanlar birer anne, baba. Birçok çözüm yolu vardır bu tür durumların üstesinden gelebilecek ancak  ben burada yalnızca bizlere vurgu yapmayı tercih ettim. 
Son olarak her türlü eleştiriye açık olduğumu belirtmek isterim. Varsa eleştiriniz veya eklemek istediğiniz bir nokta, yorum kısmına yazmanız yeterli. Oradan tartışmayı yürütebiliriz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aradan Geçen 3 Yılda Neler Yaşadım?

Merhabalar herkese, Uzun bir aradan sonra yeniden sizlerleyim. Burada olmayı özledim mi bilmiyorum ancak konuşmaktan çok yazmayı sevdiğimi fark ettim. Bildiğiniz üzere bir Youtube kanalı açtım. Gecikmiş bir karardı aslında daha öncesinde açmalıydım. Sonunda açıp ilk yayınlarımı da paylaştım. Ama itiraf etmeliyim ki şu an bu satırları yazarken aldığım keyif çok başka.  Kaynak: Resim, içeriğe uygun olarak ChatGPT tarafından üretildi.  En son 2022 yılının Haziran ayında burada paylaşım yapmışım. Neredeyse 3 yıl sonra bir anda bu blog sayfamın linkini görüp tıkladım ve hiç düşünmeden bu satırları yazmaya başladım. Bu süreçte aile şirketinde çalıştım. Özel sektör olduğu için miydi, Merter'in kalabalığı mıydı yoksa tekstil sektöründe olmamam gerektiği miydi bilmiyorum ama bu işin bana göre olmadığına kesin karar verip ayrıldım. O süreçte Kadir Has Üniversitesi'nde Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma bölümünde ikinci yüksek lisansıma başladım. Tezimi de yazdım hatta bir kez savunmaya d...

2024: Türkiye ve Dünya Enerji Sektörüne Genel Bakış

2024 yılı hem fosil hem de yenilenebilir enerji kaynaklarının yılı oldu.  Türkiye’de Hem Fosil Hem de Yenilenebilir Kaynak Üretimi Hızla Yükseliyor! Türkiye, enerji üretiminde yalnızca yenilenebilirde değil, hidrokarbonlarda da yatırımlara hız verdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Şırnak Gabar'da günlük petrol üretiminin 61 bin varile çıktığını açıkladı. Karadeniz’deki Sakarya Gaz Sahası’ndan da günlük doğalgaz üretimi devam ediyor.  Bakü'de düzenlenen COP29’da ise Türkiye, açıkladığı enerji dönüşüm hedeflerine göre; - 2035 yılına kadar güneş ve rüzgâr enerjisinde kurulu gücünü 120 bin megavata (mevcut durum 30 bin MW) çıkarma, - Bu kurulum için 80 milyar dolar yatırım yapma,  - Enerji verimliliğinin artırılarak 2030’a kadar yüzde 16 oranında tasarruf sağlama. Öte yandan bakanlık tarafından açıklanan Yenilenebilir Enerji 2035 Yol Haritası doğrultusunda, enerji yatırım süreçlerinde bürokratik engellerin azalacağı (izin süreçlerinin 48 aydan 24 a...

Cari İşlemler Hesabı Açıklandı!

Peki Cari İşlemler Hesabı ile Dış Ticaret Açığı Arasındaki Fark Nedir? Şubat 2025'te Türkiye ekonomisine dair TCMB tarafından açıklanan ödemeler dengesi verileri üzerine dış ticaret ve cari işlemler dengesi arasındaki farkı açıklamak istedim. Türkiye'nin cari işlemler hesabı bu dönemde 4.4 milyar ABD doları açık verirken, ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı ise 5.7 milyar ABD doları olarak kaydedildi.  Ödemeler Dengesi İstatistikleri, Şubat 2025 Peki bu iki önemli kavram arasında nasıl bir fark var? 📌 Cari İşlemler Hesabı Neleri Kapsar? Cari işlemler hesabı, bir ülkenin dış dünya ile yaptığı ekonomik işlemlerin en önemli kalemlerinden biridir. Dört temel unsurdan oluşur: Mal Ticareti (ihracat ve ithalat) Hizmetler Dengesi (turizm, taşımacılık, sigorta vb.) Birincil Gelir Dengesi (yatırım gelirleri, işçi dövizleri, kâr transferleri) İkincil Gelir Dengesi (hibe, bağış, yardım ve transferler) Bu dört kalemden elde edilen gelir ve gider farkları toplamı,...