Ana içeriğe atla

Sosyal Devlet En Zengin ile En Fakir Arasındaki Farkı Kapatabilir mi?



Her geçen on yılda sermayenin dağılımında bir iyileşme olmuş mu diye bakıldığında ne yazık ki en zenginle en fakir arasındaki farkın giderek açıldığı görülüyor. Bu konuda çok fazla araştırma yapılıyor hatta ABD özelinde yapılan son araştırma bu yazının çıkış noktası oldu. Bunun üzerinden bir Türkiye değerlendirmesini de karşılaştırmalı iki grafik üzerinden yapmaya çalışacağım. Araştırma sonuçlarına geçmeden önce de Piketty'nin konu ile ilgili güncelliğini belki de hiç kaybetmeyecek olan 21. Yüzyılda Kapital’inden birkaç alıntı yapmak istiyorum.
21. yüzyılda yoksulluğun sona ermesi hayal edilirken tam tersine ‘ülkeler kadar zengin bireyler’ yetişmesine karşı Piketty bir çözüm sunuyor. Bu bağlamda “sonsuz bir eşitsizlik sarmalından kaçınmayı ve birikim dinamiklerini kontrol altına almayı sağlayacak ideal çözüm, sermayeden küresel ve artan oranlı bir vergi alınmasıdır” der. Ancak hepsinden önce “sermayenin vergilendirilmesi sorununu çok daha geniş bir çerçevenin içine yerleştirmek, üretimde ve zenginliğin paylaşımında devletin rolü ve 21. Yüzyıla uygun bir sosyal devletin inşa edilmesi” gerektiğini dile getiriyor. Katılırsınız ya da katılmazsınız o ayrı ancak sosyal devlet olgusundan giderek uzaklaşan günümüz ülkeleri, hayal edilen ile gerçekleşen arasındaki uçurumu özellikle son yıllarda derinleştirmişe benziyor.
Piketty son olarak 19. ve 20. Yüzyıl boyunca zengin ülkelerin daha az gelişmiş ülkeleri bir deneme tahtası olarak kullandığı buna rağmen az gelişmiş ülkelerin kendi tarihsel tecrübelerinden doğru düzgün dersler çıkaramadığını ifade ediyor. Herhangi bir ülke içerisindeki en zenginin en fakiri sömürmesi de aynen bu şekilde okunabilir üstelik 21. Yüzyılda bu gerçekle yüzleşmeye devam ediyoruz. Fransa’da uzun süredir devam eden ‘Sarı Yelekliler’in mücadelesini de bu düzene bir baş kaldırı olarak okuyabiliriz.
California Üniversite’sinden Gabriel Zucman tarafından yapılan araştırmanın[1] sonuçlarına da artan gelir eşitsizliğine örnek olması açısından bakılabilir. 1980’lerden bugüne en zengin 400 Amerikalının (toplam ABD nüfusunun yüzde 0,00025’i) mal varlıklarını üç katına çıkardıkları görülmüş. İlginç olan ise sahip oldukları bu servet; ülkenin yüzde 60’ına denk gelen en alt kesimindeki 150 milyon kişinin servetinden daha fazla olduğu gerçeği. Ayrıca bu fark içerisinde söz konusu 400 Amerikalının araç, mobilya gibi sayımı zor olan şahsi eşyalarının ve offshore bankalara gizledikleri mal varlıklarının dahil edilmediğini söylüyor Zucman.[2]  Grafik 1’e bakıldığında bu iki grup arasındaki farkın önümüzdeki yıllarda da artacağı açıkça görülebilir.

Grafik 1. 1970-2014 Yılları Arası ABD’de Gelir Eşitsizliği

Kaynak: World Inequality Database, https://wid.world/country/usa/ (Mavi: En Zengin)

Grafik 2. 1990-2016 Yılları Arası Türkiye’de Gelir Eşitsizliği
Kaynak: World Inequality Database, https://wid.world/country/turkey/ (Kırmızı: En Zengin)

Yukarıdaki iki grafiği incelediğimizde Amerikalı en zenginlerin (mavi çizgi) yüzdesindeki artış çok net bir şekilde görülüyor. Kırılma noktası olarak 1995 yılı görünüyor. Bu yıl ve sonrasında ne olduğuna ayrıca bakmak lazım. Zaman içinde bir Sarı Yelek mücadelesi de orda başlar mı göreceğiz.

Türkiye’deki duruma baktığımızda ise 2013’e kadar en zenginlerin (kırmızı çizgi) geliri düşüş gösterirken bu yıldan sonra artmaya başlamış! 2013 sonrasında en alt yüzde 50’yi temsil edenlerin (mavi çizgi) gelirlerindeki düşüşün ise önümüzdeki yıllarda süreceğini tahmin etmek oldukça kolay.  Sosyal devlet anlayışının yalnızca yardımlardan ibaret olmadığını kavradığımızda bu farkın kapanacağı inancındayım.


[1] G. Zucman, (2019) “Global Wealth Inequality”, http://papers.nber.org/tmp/38195-w25462.pdf
[2] “En zengin 400 Amerikalının serveti 150 milyon yetişkinin servetinden fazla”, Blomberg HT, https://www.bloomberght.com/haberler/haber/2195887-en-zengin-400-amerikalinin-serveti-150-milyon-yetiskinin-servetinden-fazla

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2021 Yılı Nasıl Geçti? 2022 Planlarınız Neler?

2021 yılına memleketim Van'da giriş yaptım. Amcamı koronadan kaybettim ve taziyesi için memleketteydim. Dedemi de (annemin babası) koronadan kaybedeli çok olmamıştı. Yani anlayacağınız korona teğet falan geçmedi. Yakınlarımı kaybettim. Ama mesela hayat öyle bir şey ki sene başında taziye için gittiğim Van'a temmuz ayında kuzenimin düğünü için gittim. Kürtçe'de bir tabir vardır: "Xêr û Şer". Bizimkisi de buydu tam olarak.  Ama her şey bir tarafa 2021 yılının bendeki yeri ayrıdır. Dört yıldır uzak kaldığım erkek kardeşime kavuştum. Neden uzak kaldığıma dair ayrıntıları yazmama gerek yok bilen biliyor zaten durumu.  2021 yılı Mart ayı neşe ve huzur içinde geçti. Yani yılın ilk yarısını güzel bitirdim. Şu an ayrıntılı düşünmeye çalışıyorum ilk yarıda neler yaptım diye ama inanın hatırlayamıyorum :) Hatta hafızama yardımcı olsun diye telefonumda bulunan fotoğraflardan destek aldım. Aaa tamam hatırladım. Kadir Has Üniversitesi'nde Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma b...

Gelir Elde Etme Aracı Olarak Blockchain Teknolojisi: Steemit Dünyası

 Gençler ve kendini her zaman genç hissedenler merhaba :) Bu kez size farklı bir konudan bahsetmek istiyorum. Uzunca bir süredir blockchain teknolojisine ilgi duyuyorum. Ancak bu ilgim Twitter paylaşımlarını takip etmek ya da konu ile ilgili makale okumaktan öteye geçmiyordu. Kripto paralar konusuna da ilgim var. Şimdilik Paribu'da ufacık bir yatırımla piyasadaki gelişmeleri takip ediyorum. Ama bu kez bir arkadaşımın tavsiyesi ile blockchain altyapısı ile kurulmuş bir platformda içerik üretmeye başladım. Bu platformda yazı yazarak içerik üretebiliyorum. Platformu Twitter ya da İnstagram'dan ayıran en önemli fark ise bu içerikler karşılığında para kazanıyor olmanız :) İlgi çekici öyle değil mi:) Hadi şimdi anladığım kadarıyla kısa bir tanıtımını yapayım sizlere bu eğlenceli platformun. Platformun adı Steemit. Bir kripto para olan  Steem'in bir web sitesi gibi düşünün. Öyle sıradan bir web sitesi değil ama. Blockchain altyapısı ile oluşturulmuş güvenilir, şeffaf ve herkese aç...

İsraf ile Eğitim İlişkisine Farklı Bir Bakış

İsraf konusu her zaman dile getirmek istediğim konuların başında gelmiştir. 31 Ocak 2019 tarihinde Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan “2018 Yılı Türkiye İsraf Raporu” [1] da israf konusunu yazma sürecimi hızlandıran bir faktör oldu. 26 ilde 2209 kişinin örneklemini oluşturduğu araştırmada; gıda, ekmek, su ve elektirk tüketimleri özelinde birçok veri ile ülkenin israf haritası ortaya konulmaya çalışılıyor. Katılımcıların; yüzde 52,6’sı kadın, çoğunluğu 18-29 yaş aralığında ve yüzde 53,7’si evli kişilerden oluşuyor. Ayrıca katılımcıların yüzde 13,8’ini ilkokul mezunu ve altı, yüzde 12,9’unu ortaokul mezunu, yüzde 28,9’unu lise mezunu ve yüzde 34,4’ünü ise üniversite ve lisans üstü mezunlar oluşturuyor. Araştırmanın her başlığı farklı bir yazı konusu aslında ancak ben yazımı öğrenim düzeyi ile israf arasındaki ilişkiye ayırmak istiyorum. Burada asıl göstermek istediğim, eğitim seviyesi ile israfta yaşanan artış ve azalışı göstermek üzerine. Yazının sonunda söyleneni şimdiden s...